Quantcast
Channel: Hababam Community
Viewing all articles
Browse latest Browse all 21635

Para, Altın Sistemi, Gümüş Sistemi, Madeni Paralar Kağıt Paralar, Değişim (kur)

$
0
0
PARA

Para; mal ve hizmetlerin kıymet ölçüsü olması nedeniyle bunların satın alma gücüdür. Örneğin, mallar için fiyat, kişiler için ücret; malın kıymeti ve kişinin emeğinin karşılığı olarak toplumca tespit edilmiş değeridir. Bu açıdan senet veya hisse senetleri para olarak değerlendirilmezler.

Mal ve hizmetlere ait değerler çeşitli ülkelerde değişik değerlerle adlandırılır. Bu birimler mal ve emeğin değerinin ölçülmesine olanak verirler. Mal ve hizmetin değerinin ölçülebilmesi mübadeleyi, mübadele de parayı gerektirir.

İslâm; kira ve alış-veriş hükümlerini açıklarken, mal ve hizmetlerin kıymetleri ile ilgili belirli bir mübadele aracı belirtmemiştir. İslâm, karşılıklı rızaya dayanan mübadele konusunda insanı serbest bırakmıştır. Örneğin; Kur'an öğrenmesi şartıyla, bir erkeğin bir kadınla evlenmesi caiz olduğu gibi, bir malı, bir gün çalışma karşılığında alabilmesi de caizdir. Yani İslâm, insanı mübadele konusunda dilediği gibi davranmakta serbest bırakmış, ancak İslâm, malın mübadelesinde paranın belirli bir cinse yani altın ve gümüşe dayalı olmasını ortaya koymuştur. Böylece mal ve hizmetteki değer tespitini sabit veya değişken olarak istediği şekilde takdir etmeyi toplumun inisiyatifine bırakmamış, mal ve hizmetlerin değerlerinin ölçülmesini değişmeyen (sabit) parasal birimlere bağlamıştır. Bu olayı aşağıdaki hususların dikkate alınması ile anlayabiliriz:

1- İslâm, mal biriktirmeyi (kenz) yasaklar. (Buradaki mal ifadesi yalnızca altın ve gümüşü kapsar.) Mal mülk edinilen her şeyi ifade etmesine rağmen- bu yasaklamayı yalnızca altın ve gümüş için kullanır. Örneğin; buğday, hurma veya para gibi şeylerin hepsi maldır. Fakat mal biriktirme üzerindeki yasak mal ve emekte değil, sadece para üzerinde ortaya çıkmaktadır. Bunu sebebi ise paranın genel mübadele aracı oluşudur.

Yasağın kanunu paranın (altın ve gümüşün) biriktirilmesidir ki buna da “kenz” denilmiştir. Diğer mallardaki biriktirme ise ”ihtikar” olarak adlandırılmıştır.

Bu sebeple altın ve gümüşün biriktirilmesini yasaklayan ayet ancak para biriktirmeyi yasaklamıştır ki Allah (cc) yasaklanan paranın ise altın ve gümüş esaslı olduğunu belirtmiştir. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:

“Altın ve gümüşü biriktirerek onu Allah yolunda harcamayanları elem verici bir azapla müjdele.”

Ayete dikkat edildiğinde söz konusu yasaklamanın mübadele aracı olan para üzerine tahsis olunduğu görülür. Bu nedenle ister işlenmiş, isterse de işlenmemiş olsun altın ve gümüşün mal olarak biriktirilmesi haramdır.

2- İslâm; altın ve gümüşü değişmez, sabit değerlere bağlamıştır. Örneğin, diyeti farz kılarken onun miktarını belirli bir miktar altın ile ifade etmiştir. El kesmeyi gerektiren hırsızlık olayındaki çalınan malın miktarını yine altın ile ifade etmektedir. Rasulullah (sas) Yemen halkına gönderdiği bir mektupta şöyle buyurmaktadır:

“Bir kişinin öldürülmesinin diyeti yüz deve veya bin dinardır.”

Başka bir hadiste ise şöyle buyurmaktadır:

“El kesmek, ancak bin dinarın dörtte biri ve daha fazlası hırsızlıklar için geçerlidir.”

İşte belirli hükümler için “Dinar, Dirhem, ve Miskal” ile yapılan sınırlamalar, Dinar’ı altından bir ağırlıkla, Dirhem’i de gümüşten bir ağırlıkla mal ve emeğin kıymetlerinin ölçüldüğü parasal birimler yapmıştır. Böylece bu birimler para olduğu gibi paranın madeni olarak da kabul edilir. İslâm, para ile ilgili hükümleri açıklarken bu hükümleri bizzat altın ve gümüşe bağlamış olması, paranın yalnızca altın ve gümüş olduğuna dair bir delildir.

3- Allah Rasulü, mal ve emeğin değer ve değişim aracı olarak altın ve gümüş esaslı parayı belirlemiştir. Paranın alım güçlerine göre; Dinar, Okka, dirhem, Danik ve Miskal gibi ölçüler de Peygamber (sas) zamanında ve bizzat kendisi tarafından da kullanılmıştır. Günlük hayatta olan tüm alışverişler, nikah sözleşmeleri ve benzeri konusu itibarıyle paranın dahil olduğu ilişkilerde söz konusu ölçülerin kullanılmış olması, söz konusu işlerin Mekke halkının para birimi olan altın ve gümüşle yapılması gerekliliğinden geliyor ki bu da hadislerde sabittir.

“Ölçü Mekke halkının ölçüsüdür.”

İslâm'da parasal ölçülere bakıldığı zaman şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

1 şer'i okka, 40 dirhemdir.

1 dirhem, 6 daniktir.

1 dinar, 24 kırattır.

1 dirhem, 7 miskaldır.


İşte Medine'de ölçüler bu esas üzerine kurulmuştu.

4- Allahu Teâla, parada zekatı farz kılarken bu farziyeti altın ve gümüş üzerine tahakkuk ettirerek zekat için altın ve gümüş bir oran tayin etmiştir. Dolayısıyla paranın zekatının altın ve gümüş ile ifade edilmesi paranın altın ve gümüş olduğunu ortaya koyar.

5- Parasal işlemler hakkında gelen kur hükümleri yalnızca altın ve gümüşle gelmiştir. Diğer yandan İslâm'da bütün mali işlemler için gelen nasslar altın ve gümüş olarak ifade edilmektedir. Bilindiği gibi kur, bir paranın başka bir para ile değişimidir. Diğer bir ifadeyle kur, paranın para ile değişimidir. Şeriat konuyla ilgili olarak -ki bu ancak parasal bir mübadeledir- yalnızca altın ve gümüşü göz önüne almıştır. Paranın altın ve gümüşten başka bir şeyle mübadele aracı olmayacağını Rasulullah (sas) açıkça şöyle belirtmiştir:

“Peşin olmak suretiyle istediğiniz şekilde, altını gümüşle alıp satabilirsiniz.”

Ayrıca şöyle buyurmaktadır:

“Şöylece peşin olmadıkça dirhem karşılığında altın vermek faiz olur.”

Tüm bunlara dayanarak paralar, içtihat ve meşverete dahil olan şeylerden olmadığı gibi, ekonomik ve mali hayatın etkisiyle gelişerek şekil alan bir oluşum da değildir. Bilakis paralar, İslâm'ın, hükmünü açıkladığı şeylerden biri olup dayanakları bakımından tek parasal birim oldukları gibi cinsleri bakımından da şer'i hükümlerle sabittir.

Yukarıdaki beş hususa bakıldığı zaman İslâm'da parayla ilgili bir takım şer'i hükümler olduğu gibi, paraya bağlanmış bir takım şer'i hükümler de vardır. Zira amaçsız olarak para biriktirmenin haram kılınışı, para üzerinden zekâtın farz kılınışı, paranın değişimiyle ilgili kur hükümlerinin oluşu, Peygamber (sas)’in işlerini bu ölçülere göre yapmayı tasvip etmesi, diyetin ve hırsızlıktaki el kesme cezasının ona bağlanmış olması, para hakkındaki görüşün şer'i nasslara bağlı olduğunun delilleridir. Şeriatın sadece kendisine bağlı hükümlerle belirlemiş olduğu para altın ve gümüştür. Bunlar paranın altın ve gümüş olması ya da bunlara dayalı olması gereğini anlatan delillerdir. Bu nedenle şer'i hükümlerle para çeşidi hakkında tayin ve tespit edilen hususlara riayet etmek gerekmektedir. Yani bunlara dayanarak İslâm'da paranın altın ve gümüş olması farz bir olay olur.

Şu var ki para olarak sadece altın ve gümüşün belirlenmiş olması bunlardan başka şeylerle değişim yapılmaz anlamına gelmez. Burada konu değişim değil, para konusudur. Zira değişimin her türlü şeyle caiz olmasına rağmen, gerek değişim (mal ve emek) gerekse nakit ifadeler için belirlenen ölçünün mutlaka altın ve gümüş olması İslâm'da para birimi olarak altın ve gümüşün belirlenmiş olması açısından gereklidir.

Rasulullah (sas) altın ve gümüşü işlenmiş, belirli veya sabit bir ölçüye basılmış olması fark etmeyen nakitler olarak kabul etmiştir. Bilindiği gibi altın ve gümüş sikkeler Pers ve Rum darphanelerinden koleksiyonlardı. Büyük ve küçük, motifsiz gümüş parçalar, işlenmiş veya işlenmemiş tipleriyle ülkenin her tarafında bu paralar mübadele aracı olarak kullanılmaktaydı. Çeşitli şekil ve görüntülerde olan bu paraların değerleri taşımış oldukları ağırlıktaydı. Adet veya nakışları önemli değildi. Bazen yumurta büyüklüğünde bir altın parçası mübadele unsuru olarak kullanılıyordu. Zekat gibi Allah'ın, haklarını ilgilendiren haklarla borç veya satılacak olan malın fiyatını ifade eden kul hakları dinar ve dirhemle ilgili konulardır. Yani ağırlığı altın ve gümüş cinsinden belirlenmiş konulardı. Rasulullah’ın hayatında bu uygulama devam etti. Takip eden dört Raşit Halife döneminde de aynı uygulama geçerliliğini korudu. Emevilerin ilk dönemleri de bu uygulamaya tabidir. Abdülmelik b. Mervan, mübadele aracı olarak kullanılan işlenmiş veya işlenmemiş, büyük küçük bütün altın ve gümüşlerin İslâmi motiflerle değişmez, sabit bir ağırlıkta basılmasına karar verdi. Böylece Abdülmelik, Hicri 75 yılında gümüşten dirhem ve altından da dinar denilen para birimlerini Mekke ölçüsüne sadık kalarak bastırmış oldu. Böylece bu tarihten itibaren İslâm Devleti'nin parası değişime uğramayan tek bir sistemle kendisine özgü bir para oldu.

İslâm'da para sistemi esas itibariyle belirli bir gramajda altın ve gümüştür. Hacmi, şekli, nakış ve motifleri biçimsel şeylerdir. Şeriatta geçen altın ve gümüş kelimeleri şu iki şeyi kapsar:

1- Karşılığı altın ve gümüş olan bakır, bronz ve nakdi kağıt para.

2- Bizzat altın ve gümüş madenlerini içeren nakdi paralar. Bizzat altın ve gümüşten basılmış paralar her yerde itibar gördüğü gibi altına konvertibli olan bakır ve kağıt paralar da her yerde itibar görür.

Altın ve gümüşe konvertibli olmayan kağıt paralara ise itibar edilmez.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 21635

Latest Images